Can
New member
“Abuklamak Hastalığı” Diye Bir Şey mi Var? Hadi Ciddi Ciddi Konuşalım!
Şimdi şöyle başlayayım: Ben “abuklamak hastalığı” lafını duyduğumda tüylerim diken diken oluyor. Çünkü birinin düşüncesini, tavrını ya da konuşmasını “abuklama” diye mühürlemek; hem tembel bir etiketleme, hem de tartışmayı kökünden boğan bir kestirme. Forumda bunu sık sık görüyorum: “X kişi abuklamış,” “Y görüşü abuk.” Peki bu bir “hastalık” mı, yoksa bizim fikrî tembelliğimizin makyajı mı? Ben ikinci şık diyorum. İtiraz eden varsa buyursun, delilleriyle gelsin.
“Abuklamak”ın Anatomisi: Patoloji mi, Retorik Silah mı?
“Abuklamak”, Türkçede dağınık, kopuk, mantıksız veya gerçekten saçma görülen söylem için kullanılır. Fakat bunu “hastalık” diye tıbbi bir şemsiye altına almak, iki sakıncalı sonuç yaratır:
1. Patolojikleştirme: Muhatabı “hasta” ilan edince, argümanı çürütmek zorunda kalmayız. Tartışma, içeriğin kuvvetiyle değil, damganın gücüyle “çözülür.”
2. Sorumluluktan Kaçış: “Abuklama hastalığı var” dediğimizde, düşünsel disiplin eksikliği, veri körlüğü, doğrulama tembelliği gibi bireysel sorumluluk alanlarını tıbbîleştirip kendimizi aklarız: “Ben değil, ‘hastalık’ yaptı.”
Bu yaklaşım, bilimsel değil; retorik bir kısa yol. “Hastalık” dediğiniz şeyin tanımı, ölçütleri, teşhisi, tedavisi olur. “Abuklama”da bunların hiçbiri yok. O hâlde neye dayanıyoruz? Hissi kanaate ve sabırsızlığa.
Zayıf Yönler: Neyi Gizliyoruz?
“Abuklamak hastalığı” söylemi, üç zayıf noktayı görünmez kılar:
- Kanıt Yükünü Ters Çevirme: İddia sahibi nedenlerini ve kanıtlarını sunmak yerine, karşı tarafı “abuk” etiketiyle diskalifiye eder. Tartışma sporunda bu bir fauldür.
- Bağlam Kopukluğu: Bir söz, yanlış bağlamda “abuk” görünebilir. Parçalanmış alıntılar, ironilerin düz okuması, teknik konuların sadeleştirilirken anlam kaybetmesi… Hepsi “abuklama” damgasını kolaylaştırır.
- Önyargı Pekiştirme: Kendi kabilemize uymayan fikirleri otomatikman “abuk” sayıp yankı odalarımızı parlatırız. Sonuç: daha yüksek ses, daha düşük düşünce.
Erkek ve Kadın Yaklaşımlarını Dengelemek: Strateji + Empati
Forumda sık gördüğüm iki kutup var. Elbette bu bir ortalama örüntü; istisnalar çok ve cinsiyet tek başına belirleyici değil. Yine de yaklaşım farklarını dengelemek tartışmayı büyütür.
- Erkeklerin stratejik/problem çözme odaklı yaklaşımı: “Sorunun kökü nedir, nasıl çözeriz?” diyerek net adımlar ister: terminolojiye standart, ispat yüküne netlik, kaynak listesi, mantık zinciri. Bu yaklaşımın gücü; dağınıklığı toplar, ölçüt koyar. Zayıf tarafı; iletişimde sıcaklığı azaltıp “üstten konuşma” etkisi yaratabilir, karşı tarafı savunmaya iter.
- Kadınların empatik/insan odaklı yaklaşımı: “Kişinin niyeti ne, bağlamı ne, travması ne?” diye sorar. Bu, iletişimde güven yaratır, yanlış anlamaları çözebilir. Zayıf tarafı; aşırı empati, hatalı argümanı gereğinden fazla tolere edebilir, ölçütleri muğlaklaştırabilir.
Denge önerisi: Strateji, empatiyle; empati, stratejiyle kol kola. Bir argümanı hem içerik (kanıt, mantık, tutarlılık) hem etki (niyet, bağlam, dil) üzerinden değerlendirelim. Bir tarafın güçlü kasını, diğer tarafın güçlü kasıyla destekleyelim.
Tartışmalı Noktalar: Sınır Nerededir?
- Saçma ile Sıradışı Arasındaki İnce Çizgi: Bilim tarihine bakın; ilk ortaya atıldığında alaya alınan fikirlerin bir kısmı sonradan çığır açtı. “Abuk” dediğiniz öneri, yarının paradoks kırıcı fikri olabilir. Sınırı nasıl çizeceğiz?
- Hız Çağında Dilin Çöküşü: Kısa video, başlık avcılığı, meme ekonomisi… Düşünceyi paketleyip atıyoruz. Bu hız, kötü aktarılmış fikirleri “abuk” gösteriyor olabilir. Peki hızın baskısı altında adil yargı yapabiliyor muyuz?
- Yetke Fetişizmi: “Uzmanlar böyle diyor” diyerek her aykırı sesi “abuk” saymak kolay. Ama uzmanlıklar da yanılabilir. Yetke ile verinin, şöhret ile doğruluğun arasını düzgün ayırmayı başarıyor muyuz?
“Abuklama”yı Ayırt Etmek İçin Pratik Testler
Gerçekten mantıksız ve kopuk söylemi ayıklamak istiyorsak, etikete değil ölçüte ihtiyacımız var:
1. İddia-Netlik Testi: Cümle bir iddia içeriyor mu? Yoksa sisli bir imâdan mı ibaret?
2. Kanıt Testi: İddia, gözleme/deneye/istatistiğe ya da sağlam kaynaklara dayanıyor mu?
3. Mantık Testi: Sonuç, öncüllerden çıkıyor mu? Çelişki, safsata, kaygan yokuş var mı?
4. Bağlam Testi: Sözün yeri, zamanı, muhatabı, sınırları doğru mu?
5. Düzeltilebilirlik Testi: Karşı kanıt geldiğinde pozisyon güncellenebilir mi?
Bu beşlisi, “abuk” etiketinden daha dürüst ve daha işe yarar.
Karşı Argüman: Peki Ya Gerçekten Abuk Olanlar?
Evet, forumda gerçekle hiç bağdaşmayan, iyi niyet taşımayan, hatta manipülatif içerikler var. Onlara ne yapacağız?
- İzole Et ve Belgeli Yanıt Ver: Cümleyi tek tek al, neden yanlış olduğunu ölçütlerle göster.
- Çerçeveyi Koruyup Kaynağı Sor: “Bu iddianın kaynağı nedir?” sorusunu standartlaştır.
- Topluluk Eşiği: Tekrarlayan kötü niyet için moderasyon eşiği; ama eşik gerekçeli, şeffaf ve itiraz yoluna açık olmalı.
“Abuklamak hastalığı” demek kolay, ama “kötü argümanı iyi yöntemlerle çürütmek” topluluğu büyütür.
Provokatif Sorular: Alevi Artıralım
- Bir fikri “abuk” diye etiketlemek, fikri gerçekten çürütmekten neden daha cazip geliyor—cesaretimiz mi eksik, yoksa bilgimiz mi?
- “Abuk” dediğiniz en son fikir hangisiydi ve sonra haksız olduğunuzu ne zaman anladınız? İtiraf eder misiniz?
- Moderasyon, “abuk” etiketi yerine hangi somut ölçütleri kullanmalı? Listeleyin, birlikte oylayalım.
- Erkeklerin strateji odağı empatiyle, kadınların empatisi stratejiyle birleştiğinde hangi tartışmalar tamamen başka bir yörüngeye girerdi? Somut örnek verin.
- “Hız ekonomisi” altında fikirleri adil tartmak için kişisel olarak hangi alışkanlığı geliştirmeyi düşünüyorsunuz?
Topluluk Çağrısı: Etiket Değil, Ölçüt
Bu forumda çıtayı yükseltmek istiyorsak, “abuklamak hastalığı” gibi boş etiketler yerine açık ölçütler koyalım. İddianı net yaz, kaynağını ver, mantığını çiz, bağlamını belirt, düzeltilebilir kal. Karşı tarafın niyetini otomatik kötü okumak yerine sorular soralım; ama duygusal konfor uğruna ölçütlerden de vazgeçmeyelim.
Son sözüm şu: “Abuklama hastalığı” diye bir şeye sığınmak, tartışmayı ucuz bir zaferle bitirir; oysa gerçek zafer, iyi bir yöntemin karşısında “abuk”luğun kendiliğinden erimesidir. Şimdi buyurun, bu başlığın altını ölçütlerle dolduralım. “Abuk” diyorsan kanıtınla gel; “yeni” diyorsan bağlamınla gel. Hep birlikte göreceğiz: Etiketi en çok kim kullanıyorsa, en çok o mu kaçıyor tartışmadan? Yoksa ben mi haksızım? Kanıtla.
Şimdi şöyle başlayayım: Ben “abuklamak hastalığı” lafını duyduğumda tüylerim diken diken oluyor. Çünkü birinin düşüncesini, tavrını ya da konuşmasını “abuklama” diye mühürlemek; hem tembel bir etiketleme, hem de tartışmayı kökünden boğan bir kestirme. Forumda bunu sık sık görüyorum: “X kişi abuklamış,” “Y görüşü abuk.” Peki bu bir “hastalık” mı, yoksa bizim fikrî tembelliğimizin makyajı mı? Ben ikinci şık diyorum. İtiraz eden varsa buyursun, delilleriyle gelsin.
“Abuklamak”ın Anatomisi: Patoloji mi, Retorik Silah mı?
“Abuklamak”, Türkçede dağınık, kopuk, mantıksız veya gerçekten saçma görülen söylem için kullanılır. Fakat bunu “hastalık” diye tıbbi bir şemsiye altına almak, iki sakıncalı sonuç yaratır:
1. Patolojikleştirme: Muhatabı “hasta” ilan edince, argümanı çürütmek zorunda kalmayız. Tartışma, içeriğin kuvvetiyle değil, damganın gücüyle “çözülür.”
2. Sorumluluktan Kaçış: “Abuklama hastalığı var” dediğimizde, düşünsel disiplin eksikliği, veri körlüğü, doğrulama tembelliği gibi bireysel sorumluluk alanlarını tıbbîleştirip kendimizi aklarız: “Ben değil, ‘hastalık’ yaptı.”
Bu yaklaşım, bilimsel değil; retorik bir kısa yol. “Hastalık” dediğiniz şeyin tanımı, ölçütleri, teşhisi, tedavisi olur. “Abuklama”da bunların hiçbiri yok. O hâlde neye dayanıyoruz? Hissi kanaate ve sabırsızlığa.
Zayıf Yönler: Neyi Gizliyoruz?
“Abuklamak hastalığı” söylemi, üç zayıf noktayı görünmez kılar:
- Kanıt Yükünü Ters Çevirme: İddia sahibi nedenlerini ve kanıtlarını sunmak yerine, karşı tarafı “abuk” etiketiyle diskalifiye eder. Tartışma sporunda bu bir fauldür.
- Bağlam Kopukluğu: Bir söz, yanlış bağlamda “abuk” görünebilir. Parçalanmış alıntılar, ironilerin düz okuması, teknik konuların sadeleştirilirken anlam kaybetmesi… Hepsi “abuklama” damgasını kolaylaştırır.
- Önyargı Pekiştirme: Kendi kabilemize uymayan fikirleri otomatikman “abuk” sayıp yankı odalarımızı parlatırız. Sonuç: daha yüksek ses, daha düşük düşünce.
Erkek ve Kadın Yaklaşımlarını Dengelemek: Strateji + Empati
Forumda sık gördüğüm iki kutup var. Elbette bu bir ortalama örüntü; istisnalar çok ve cinsiyet tek başına belirleyici değil. Yine de yaklaşım farklarını dengelemek tartışmayı büyütür.
- Erkeklerin stratejik/problem çözme odaklı yaklaşımı: “Sorunun kökü nedir, nasıl çözeriz?” diyerek net adımlar ister: terminolojiye standart, ispat yüküne netlik, kaynak listesi, mantık zinciri. Bu yaklaşımın gücü; dağınıklığı toplar, ölçüt koyar. Zayıf tarafı; iletişimde sıcaklığı azaltıp “üstten konuşma” etkisi yaratabilir, karşı tarafı savunmaya iter.
- Kadınların empatik/insan odaklı yaklaşımı: “Kişinin niyeti ne, bağlamı ne, travması ne?” diye sorar. Bu, iletişimde güven yaratır, yanlış anlamaları çözebilir. Zayıf tarafı; aşırı empati, hatalı argümanı gereğinden fazla tolere edebilir, ölçütleri muğlaklaştırabilir.
Denge önerisi: Strateji, empatiyle; empati, stratejiyle kol kola. Bir argümanı hem içerik (kanıt, mantık, tutarlılık) hem etki (niyet, bağlam, dil) üzerinden değerlendirelim. Bir tarafın güçlü kasını, diğer tarafın güçlü kasıyla destekleyelim.
Tartışmalı Noktalar: Sınır Nerededir?
- Saçma ile Sıradışı Arasındaki İnce Çizgi: Bilim tarihine bakın; ilk ortaya atıldığında alaya alınan fikirlerin bir kısmı sonradan çığır açtı. “Abuk” dediğiniz öneri, yarının paradoks kırıcı fikri olabilir. Sınırı nasıl çizeceğiz?
- Hız Çağında Dilin Çöküşü: Kısa video, başlık avcılığı, meme ekonomisi… Düşünceyi paketleyip atıyoruz. Bu hız, kötü aktarılmış fikirleri “abuk” gösteriyor olabilir. Peki hızın baskısı altında adil yargı yapabiliyor muyuz?
- Yetke Fetişizmi: “Uzmanlar böyle diyor” diyerek her aykırı sesi “abuk” saymak kolay. Ama uzmanlıklar da yanılabilir. Yetke ile verinin, şöhret ile doğruluğun arasını düzgün ayırmayı başarıyor muyuz?
“Abuklama”yı Ayırt Etmek İçin Pratik Testler
Gerçekten mantıksız ve kopuk söylemi ayıklamak istiyorsak, etikete değil ölçüte ihtiyacımız var:
1. İddia-Netlik Testi: Cümle bir iddia içeriyor mu? Yoksa sisli bir imâdan mı ibaret?
2. Kanıt Testi: İddia, gözleme/deneye/istatistiğe ya da sağlam kaynaklara dayanıyor mu?
3. Mantık Testi: Sonuç, öncüllerden çıkıyor mu? Çelişki, safsata, kaygan yokuş var mı?
4. Bağlam Testi: Sözün yeri, zamanı, muhatabı, sınırları doğru mu?
5. Düzeltilebilirlik Testi: Karşı kanıt geldiğinde pozisyon güncellenebilir mi?
Bu beşlisi, “abuk” etiketinden daha dürüst ve daha işe yarar.
Karşı Argüman: Peki Ya Gerçekten Abuk Olanlar?
Evet, forumda gerçekle hiç bağdaşmayan, iyi niyet taşımayan, hatta manipülatif içerikler var. Onlara ne yapacağız?
- İzole Et ve Belgeli Yanıt Ver: Cümleyi tek tek al, neden yanlış olduğunu ölçütlerle göster.
- Çerçeveyi Koruyup Kaynağı Sor: “Bu iddianın kaynağı nedir?” sorusunu standartlaştır.
- Topluluk Eşiği: Tekrarlayan kötü niyet için moderasyon eşiği; ama eşik gerekçeli, şeffaf ve itiraz yoluna açık olmalı.
“Abuklamak hastalığı” demek kolay, ama “kötü argümanı iyi yöntemlerle çürütmek” topluluğu büyütür.
Provokatif Sorular: Alevi Artıralım
- Bir fikri “abuk” diye etiketlemek, fikri gerçekten çürütmekten neden daha cazip geliyor—cesaretimiz mi eksik, yoksa bilgimiz mi?
- “Abuk” dediğiniz en son fikir hangisiydi ve sonra haksız olduğunuzu ne zaman anladınız? İtiraf eder misiniz?
- Moderasyon, “abuk” etiketi yerine hangi somut ölçütleri kullanmalı? Listeleyin, birlikte oylayalım.
- Erkeklerin strateji odağı empatiyle, kadınların empatisi stratejiyle birleştiğinde hangi tartışmalar tamamen başka bir yörüngeye girerdi? Somut örnek verin.
- “Hız ekonomisi” altında fikirleri adil tartmak için kişisel olarak hangi alışkanlığı geliştirmeyi düşünüyorsunuz?
Topluluk Çağrısı: Etiket Değil, Ölçüt
Bu forumda çıtayı yükseltmek istiyorsak, “abuklamak hastalığı” gibi boş etiketler yerine açık ölçütler koyalım. İddianı net yaz, kaynağını ver, mantığını çiz, bağlamını belirt, düzeltilebilir kal. Karşı tarafın niyetini otomatik kötü okumak yerine sorular soralım; ama duygusal konfor uğruna ölçütlerden de vazgeçmeyelim.
Son sözüm şu: “Abuklama hastalığı” diye bir şeye sığınmak, tartışmayı ucuz bir zaferle bitirir; oysa gerçek zafer, iyi bir yöntemin karşısında “abuk”luğun kendiliğinden erimesidir. Şimdi buyurun, bu başlığın altını ölçütlerle dolduralım. “Abuk” diyorsan kanıtınla gel; “yeni” diyorsan bağlamınla gel. Hep birlikte göreceğiz: Etiketi en çok kim kullanıyorsa, en çok o mu kaçıyor tartışmadan? Yoksa ben mi haksızım? Kanıtla.