DEVA Partisi Sıhhat Siyasetleri Lideri Aysun Hatipoğlu, ilaç yokluğu problemine ait konuştu. Türk Eczacılar Birliği’nin 650 ilacın piyasada bulunmadığı konusunda kamuoyunu uyardığını hatırlatan Hatipoğlu Türk Lirası’nın bedel kaybının sıhhat dalına tesirlerine işaret etti. Hatipoğlu şu sözleri kullandı:
‘İlaç tedarik krizi kapıda’
“İlaç sabit kuru ve yeni kur makası giderek açıldıkça bu durumla bir daha karşı karşıya kalacağız üzere görünüyor. Fiyat revizyonu için geçtiğimiz aylarda 2 bin 500 kalem ilaç için Sıhhat Bakanlığı’na müracaat olduğunu, bunların fakat 508 adedinde artış yapıldığını ve bunların da kâfi seviyede olmadığını öğrendik. Bu bilgiler bize ilaç tedarik krizinin bir daha kapıda olduğunu söylüyor. Sıhhat meslek örgütleri bakanlığı harekete geçmeye çağırıyor.”
‘Gerçeklere bakılırsa tasarlanmış bir modele geçmeliyiz’
“İlaç fiyatlama sisteminin günümüz şartlarına göre uyarlanması gerekiyor. Gerçeklere nazaran tasarlanmış sürdürülebilir bir modele geçmeliyiz. Bunu yapmak ve hastaların en ileri tedavi seçeneklerine ulaşmasını sağlayacak sistemi kurgulamak mümkün. Faal bir sıhhat teknoloji kıymetlendirme modeli ve kaynakların hakikat biçimde dağıtılması ile sürdürülebilir bir sistem kurgulayabiliriz.”
‘Reel kur ile sabitlenmiş kur içindeki fark arttıkça tedarik zorlaşıyor’
İlaç yokluğunun sebebinin ilaç fiyatlandırmasında uygulanan model olduğunu ileri süren Hatipoğlu savını yürürlükteki şu sözlerle eleştirdi:
“Tüm tedavi kümelerinde kullanılan ilaçların yüzde 90’dan fazlası SGK tarafınca satın alınıp hastalara ulaştırılıyor. Sıhhat Bakanlığı bunun için sabitlenmiş Euro-Türk Lirası halinde tanımlayabileceğimiz bir fiyatlandırma modeli uyguluyor. Bakanlık her şubatta bir yıl öncekin Euro kuru ortalamasının yüzde 60’ını hesaplayarak o yılın kamu ilaç fiyatını belirliyor. Bunun üzerine SGK da geri ödeme sistemi üzerinde en az yüzde 41 olacak biçimde kamu iskontosu uyguluyor. Türk Lirası’nın yüksek seviyede paha kaybettiği son senelerda gerçek Euro-TL kuru (bugün 16,4) ve sabitlenmiş ilaç kuru (6,3) içindeki makas giderek açıldığı için ilaç firmaları pek birden fazla ithal olan bu ilaçları Türkiye’ye tedarik etmekte zorlanıyorlar.”
‘Üretici de ithalatçı da yeni ilaç yatırımı yapamaz biçimde’
Türkiye’de üretilen ilaçlarda da benzeri durumla karşılaşıldığını kaydeden Hatipoğlu bunun niçininin ithal hammaddenin şimdiki kurla alınıp, son eserin sabitlenmiş ilaç kuru üzerinden satılması olduğunu anlattı. Hatipoğlu, “Bu bilinmeyen ortamda hem üreticiler tıpkı vakitte ithalatçılar yeni ilaç yatırımı için planlama yapamaz hale geldi” dedi.
‘Avrupa’daki her 4 yeni jenerasyon ilaçtan 1’i Türkiye’de’
Türkiye’de hastaların sıklıkla 15 ila 20 yıl öncenin teknolojisiyle üretilen ilaçlarla ve aygıtlarla tedavi edilmesine reaksiyon gösteren Hatipoğlu yeni jenerasyon ilaçlarla ilgili şu dataları paylaştı:
“Amerika’da son üç yılda FDA tarafınca onaylanan 128 ilaçtan yalnızca 1 tanesi Türkiye’de ruhsat aldı. Avrupa İlaç Ajansı onayı alan 152 adet yeni kuşak ilacın yalnızca 42’sinin Türkiye’ye tedarik edilebildiğini biliyoruz. Avrupa’daki her 4 ileri teknoloji tedavinin yalnızca 1 tanesi ülkemize gelebilmiş.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
‘İlaç tedarik krizi kapıda’
“İlaç sabit kuru ve yeni kur makası giderek açıldıkça bu durumla bir daha karşı karşıya kalacağız üzere görünüyor. Fiyat revizyonu için geçtiğimiz aylarda 2 bin 500 kalem ilaç için Sıhhat Bakanlığı’na müracaat olduğunu, bunların fakat 508 adedinde artış yapıldığını ve bunların da kâfi seviyede olmadığını öğrendik. Bu bilgiler bize ilaç tedarik krizinin bir daha kapıda olduğunu söylüyor. Sıhhat meslek örgütleri bakanlığı harekete geçmeye çağırıyor.”
‘Gerçeklere bakılırsa tasarlanmış bir modele geçmeliyiz’
“İlaç fiyatlama sisteminin günümüz şartlarına göre uyarlanması gerekiyor. Gerçeklere nazaran tasarlanmış sürdürülebilir bir modele geçmeliyiz. Bunu yapmak ve hastaların en ileri tedavi seçeneklerine ulaşmasını sağlayacak sistemi kurgulamak mümkün. Faal bir sıhhat teknoloji kıymetlendirme modeli ve kaynakların hakikat biçimde dağıtılması ile sürdürülebilir bir sistem kurgulayabiliriz.”
‘Reel kur ile sabitlenmiş kur içindeki fark arttıkça tedarik zorlaşıyor’
İlaç yokluğunun sebebinin ilaç fiyatlandırmasında uygulanan model olduğunu ileri süren Hatipoğlu savını yürürlükteki şu sözlerle eleştirdi:
“Tüm tedavi kümelerinde kullanılan ilaçların yüzde 90’dan fazlası SGK tarafınca satın alınıp hastalara ulaştırılıyor. Sıhhat Bakanlığı bunun için sabitlenmiş Euro-Türk Lirası halinde tanımlayabileceğimiz bir fiyatlandırma modeli uyguluyor. Bakanlık her şubatta bir yıl öncekin Euro kuru ortalamasının yüzde 60’ını hesaplayarak o yılın kamu ilaç fiyatını belirliyor. Bunun üzerine SGK da geri ödeme sistemi üzerinde en az yüzde 41 olacak biçimde kamu iskontosu uyguluyor. Türk Lirası’nın yüksek seviyede paha kaybettiği son senelerda gerçek Euro-TL kuru (bugün 16,4) ve sabitlenmiş ilaç kuru (6,3) içindeki makas giderek açıldığı için ilaç firmaları pek birden fazla ithal olan bu ilaçları Türkiye’ye tedarik etmekte zorlanıyorlar.”
‘Üretici de ithalatçı da yeni ilaç yatırımı yapamaz biçimde’
Türkiye’de üretilen ilaçlarda da benzeri durumla karşılaşıldığını kaydeden Hatipoğlu bunun niçininin ithal hammaddenin şimdiki kurla alınıp, son eserin sabitlenmiş ilaç kuru üzerinden satılması olduğunu anlattı. Hatipoğlu, “Bu bilinmeyen ortamda hem üreticiler tıpkı vakitte ithalatçılar yeni ilaç yatırımı için planlama yapamaz hale geldi” dedi.
‘Avrupa’daki her 4 yeni jenerasyon ilaçtan 1’i Türkiye’de’
Türkiye’de hastaların sıklıkla 15 ila 20 yıl öncenin teknolojisiyle üretilen ilaçlarla ve aygıtlarla tedavi edilmesine reaksiyon gösteren Hatipoğlu yeni jenerasyon ilaçlarla ilgili şu dataları paylaştı:
“Amerika’da son üç yılda FDA tarafınca onaylanan 128 ilaçtan yalnızca 1 tanesi Türkiye’de ruhsat aldı. Avrupa İlaç Ajansı onayı alan 152 adet yeni kuşak ilacın yalnızca 42’sinin Türkiye’ye tedarik edilebildiğini biliyoruz. Avrupa’daki her 4 ileri teknoloji tedavinin yalnızca 1 tanesi ülkemize gelebilmiş.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı