Roma ve Magna Graecia arasında bir aşk hikayesi. Basit ama aynı zamanda destansı bir hikaye, otuz yıl süren ve günümüze ulaşan duygular arasında bir yolculuk. Güçlü bir tutkuyu deneyimleyen herkesin varoluşu boyunca karşılaştığı bir gerçeği öğreten bir hikaye: İnsanın hayatını derinden değiştiren büyük aşklar asla bitmez. Bu, Viale Mazzini'nin amiral gemisi ağı 'La Vita in diretta'nın öğleden sonra programının tanınmış yüzü ve yorumcusu gazeteci Alberto Matano'nun ilk romanı 'Vitamia'nın (Mondadori s. 347 euro 19.50) temelini oluşturan temadır. Rai1'de 'Yıldızlarla Dans Etmek' yayını. Kitap, 5 Aralık Perşembe günü saat 19.30'da Roma'da, Parco della Musica Oditoryumu Sala Petrassi'de Francesca Fagnani ve Francesco Vezzoli'nin huzurunda sunulacak.
Hikâyenin kahramanı Rocco'dur: Hukuk okumak için Roma'ya geldiğinde henüz yirmi yaşındadır ve önünde koca bir hayat vardır. Arkasında, kendisine özlü mektuplar yazan kız arkadaşı ve devralmaya hiç niyetinin olmadığı bir aile şirketi olan Syracuse'u bırakır. Roma onun için yeni olasılıklar ve yeni karşılaşmalarla dolu, keşfedilecek bir evrendir. Zarif, ince sigaralar içen ve şaşmaz bir şekilde gülen, büyüleyici ama anlaşılması zor bir yaratık olan Giulia ile başlayalım. Ancak ona olan merakı artarken, Rocco'nun hayatına edebiyat öğrencisi Davide de girer. Rocco onda bir arkadaş buluyor: İlk başta düşmanca, ama sonra aniden bir erkek kardeş ve belki de daha fazlası. Bütün bunlar olurken, Giulia'yla ilgili daha önce sadece bir rüya olan hikaye, beklenmedik bir şekilde gerçeğe dönüşüyor. Rocco ve Giulia arasındaki aşk, yalnızca ilk aşkların olabileceği kadar benzersiz ve bunaltıcıdır. Sonsuza dek sürecek gibi görünen bir aşk. Peki bu gerçekten Rocco'nun geleceği mi? Giulia gibi bir kadın, birlikte bir aile, belki çocuklar… O halde Davide'e karşı hissetmeye başladığı duyguları nasıl açıklayacaktı?
Hikâyenin kahramanı Rocco'dur: Hukuk okumak için Roma'ya geldiğinde henüz yirmi yaşındadır ve önünde koca bir hayat vardır. Arkasında, kendisine özlü mektuplar yazan kız arkadaşı ve devralmaya hiç niyetinin olmadığı bir aile şirketi olan Syracuse'u bırakır. Roma onun için yeni olasılıklar ve yeni karşılaşmalarla dolu, keşfedilecek bir evrendir. Zarif, ince sigaralar içen ve şaşmaz bir şekilde gülen, büyüleyici ama anlaşılması zor bir yaratık olan Giulia ile başlayalım. Ancak ona olan merakı artarken, Rocco'nun hayatına edebiyat öğrencisi Davide de girer. Rocco onda bir arkadaş buluyor: İlk başta düşmanca, ama sonra aniden bir erkek kardeş ve belki de daha fazlası. Bütün bunlar olurken, Giulia'yla ilgili daha önce sadece bir rüya olan hikaye, beklenmedik bir şekilde gerçeğe dönüşüyor. Rocco ve Giulia arasındaki aşk, yalnızca ilk aşkların olabileceği kadar benzersiz ve bunaltıcıdır. Sonsuza dek sürecek gibi görünen bir aşk. Peki bu gerçekten Rocco'nun geleceği mi? Giulia gibi bir kadın, birlikte bir aile, belki çocuklar… O halde Davide'e karşı hissetmeye başladığı duyguları nasıl açıklayacaktı?