Talk nedir ne işe yarar ?

Can

New member
TALK NEDİR, NE İŞE YARAR? SOSYAL YAPILAR VE TOPLUMSAL EŞİTSİZLİKLER BAĞLAMINDA BİR TARTIŞMA



Bir arkadaş grubunda, derste ya da çevrim içi bir platformda “Talk” dendiğinde çoğumuzun aklına basitçe “konuşmak” gelir. Ancak “talk”, sadece kelimelerin birbirine değdiği bir eylem değil; toplumsal güç ilişkilerinin, kimliklerin ve normların iç içe geçtiği karmaşık bir sosyal süreçtir. Kim konuşur, kim dinler, kim susturulur? Bu sorular, “talk”ın sadece iletişimsel değil, aynı zamanda politik bir alan olduğunu gösterir.



1. TALK: SADECE KONUŞMA DEĞİL, GÜCÜN DOLAŞIMI



Dil, toplumsal yapının hem ürünü hem aracıdır. Pierre Bourdieu’nun belirttiği gibi, dil “sembolik sermaye”dir — yani, kimlerin sözünün “değerli” sayılacağını belirleyen bir iktidar mekanizmasıdır. “Talk” bu açıdan bir güç oyunudur: Aynı kelimeleri kullansak bile, kim olduğumuz bu kelimelere yüklenen anlamı değiştirir.

Örneğin, bir kadının bir iş toplantısında yaptığı öneri çoğu zaman “duygusal” olarak etiketlenirken, aynı öneri bir erkek tarafından dile getirildiğinde “vizyoner” bulunabilir. Bu fark, bireysel niyetlerden çok, toplumsal cinsiyetin dil üzerindeki görünmez ağıyla ilgilidir.



2. TOPLUMSAL CİNSİYET VE KONUŞMA PRATİKLERİ



Araştırmalar, toplumsal cinsiyetin konuşma biçimlerini şekillendirdiğini gösteriyor. Deborah Tannen’ın “Gender and Discourse” (1994) adlı çalışmasında belirttiği gibi, kadınlar genellikle “ilişki kurma” odaklı konuşurken, erkekler “statü kurma” eğilimindedir. Ancak bu tespitler, her iki cinsiyetin de toplumun onlara biçtiği roller içinde “nasıl konuşmaları gerektiği”ne dair beklentilerle ilgilidir.

Kadınlar genellikle daha yumuşak, empatik bir dil kullanmaya teşvik edilirken, erkeklerin kendinden emin, doğrudan ve baskın konuşmaları “doğal liderlik” göstergesi olarak görülür. Bu fark, hem bireysel hem de yapısal eşitsizlikleri besler.





Kadınların “çok konuşan” ya da “aşırı duygusal” olarak yargılanması, aslında onların toplumsal yapının dayattığı sessizliği kırmalarından duyulan rahatsızlığın ifadesidir. Buna karşın, erkeklerin son yıllarda artan biçimde “dinleme”, “empati kurma” ve “kendini sorgulama” yönünde çaba göstermesi, toplumsal dönüşüm için umut verici bir adımdır. Ancak bu çabaların kalıcı olabilmesi için bireysel farkındalığın ötesinde, kültürel ve kurumsal değişimlere de ihtiyaç vardır.



3. IRK, SINIF VE DİLİN KESİŞTİĞİ NOKTALAR



Toplumsal cinsiyet kadar ırk ve sınıf da “talk”ı belirleyen güçlü etkenlerdir. Patricia Hill Collins’in “intersectionality” (kesişimsellik) kavramı, bu durumu açıklamak için önemli bir çerçeve sunar: Bir siyah kadının sesi, hem cinsiyet hem ırk hem de ekonomik konum nedeniyle çok katmanlı biçimlerde bastırılabilir.

Örneğin, bir beyaz erkek akademisyenin “radikal fikirleri” entelektüel cesaret olarak alkışlanırken, aynı fikirleri dile getiren siyah bir kadının “öfkelendiği” ya da “aşırı duyarlı” olduğu söylenebilir. Bu, yalnızca önyargının değil, sistematik bir dil hiyerarşisinin sonucudur.





Sınıf da konuşma biçimini etkiler: Alt sınıflardan gelen bireylerin dili “eğitimsiz” veya “kaba” olarak etiketlenirken, orta ve üst sınıfın dili “kültürlü” kabul edilir. Ancak bu, gerçek bir kalite farkından ziyade, toplumsal gücü elinde tutan kesimlerin kendi dilini “standart” olarak dayatmasıyla ilgilidir.



4. KADINLARIN SESİ VE ERKEKLERİN ROLÜ: EMPATİ VE ÇÖZÜM ODAKLI YAKLAŞIMLAR



Kadınların “talk” içindeki yeri, tarih boyunca sessizlikle gölgelenmiştir. Ancak feminist hareketlerin ve sosyal medyanın etkisiyle, bu sessizlik yerini giderek daha çok “duyulmak” isteğine bırakıyor. Kadınlar artık yalnızca konuşmuyor, aynı zamanda “konuşmanın biçimini” de sorguluyorlar.

Birçok kadın, kendi hikâyelerini paylaşarak dilin politik sınırlarını zorluyor. #MeToo hareketi bunun en çarpıcı örneği oldu: Binlerce kadın, uzun yıllar boyunca bastırılmış seslerini kolektif bir “talk”a dönüştürdü. Bu, sadece bireysel bir anlatı değil, yapısal bir dönüşümün başlangıcıydı.





Erkeklerin bu süreçteki rolü ise “söz almak”tan çok, “yer açmak” olmalı. Birçok erkek, çözüm odaklı bir şekilde dinlemeyi, sorgulamayı ve dönüşmeyi seçiyor. Bu, kadınların yaşadığı sistematik eşitsizlikleri ortadan kaldırmaz ama diyaloğun biçimini değiştirir. Çünkü gerçek değişim, “konuşmak” kadar “duymak”tan da geçer.



5. SOSYAL NORM VE YENİ İLETİŞİM BİÇİMLERİ: DİJİTAL DÜNYADA TALK



Dijital çağda “talk” artık sadece fiziksel ortamlarda değil, çevrim içi alanlarda da yaşanıyor. Ancak bu yeni alan, eski eşitsizlikleri yeniden üretme potansiyeline sahip. Kadın gazetecilerin çevrim içi tacize uğraması, siyah kullanıcıların paylaşımlarının algoritmalar tarafından görünmez kılınması veya alt sınıfın dijital erişim eksikliği, “konuşma özgürlüğü”nün herkese eşit sunulmadığını kanıtlıyor.





Yine de sosyal medya, özellikle marjinalize gruplar için yeni bir alan açtı. Hashtag aktivizmi, kolektif “talk”ın en güçlü biçimlerinden biri haline geldi. Ancak burada da dikkat edilmesi gereken nokta, bu seslerin yalnızca “trend” olduğu sürece değil, kalıcı bir sosyal farkındalık yarattığı sürece anlam taşıyacağıdır.



6. SONUÇ VE TARTIŞMA SORULARI



“Talk”ı sadece konuşma olarak değil, toplumsal yapıların yansıması olarak görmek, bizi eşitlikçi bir diyalog anlayışına yaklaştırır. Toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf farklılıkları dilin içine sinmiş durumdadır; ama farkındalık, bu farkları görünür kılmanın ilk adımıdır.

Konuşmayı sadece “söz almak” olarak değil, “alan açmak” olarak düşünmek, belki de yeni bir toplumsal uzlaşının kapısını aralayabilir.





Tartışma için sorular:

1. Sizce konuşma biçimlerimiz hangi ölçüde toplumsal rollerimizin bir yansımasıdır?

2. Erkeklerin daha fazla “dinleyen” olması, kadınların sesinin duyulmasını gerçekten sağlar mı, yoksa yeni bir sessizleştirme biçimi mi oluşturur?

3. Irk ve sınıf gibi faktörler, çevrim içi tartışma alanlarında ne kadar etkili?

4. “Eşit bir talk” mümkün mü, yoksa dilin kendisi zaten eşitsizlikle mi örülüdür?





Kaynaklar:

- Bourdieu, P. (1991). Language and Symbolic Power. Harvard University Press.

- Tannen, D. (1994). Gender and Discourse. Oxford University Press.

- Collins, P. H. (2000). Black Feminist Thought. Routledge.

- Ahmed, S. (2017). Living a Feminist Life. Duke University Press.