Memur-Sen İzmir Vilayet Temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen İzmir 1 Nolu Şube Lideri Ali Kaya 28 Şubat Post-modern Darbesi’yle ilgili yazılı bir bildiri yayımladı. Bildirisinde güne ve yarına dair problemlerin giderildiğini ancak vesayet devrinin verdiği ziyanların tazmin edilmediğini vurgulayan Kaya, “28 Şubat mağdurlarının haklarını tahkim, hukukunu tanzim ve ziyanlarını tazmin etme iradesi adaletin, inancın, izanın, ahlakın ve hukukun gereğidir” tabirlerini kullandı.
Ali Kaya iletisinde şu tabirlere yer verdi:
“Zulüm ve baskı sistemi hâkim kılındı”
Darbe, toplumları ve ülkeleri denetim altında tutmak için geliştirilen emperyalist bir düzenektir. 28 Şubat, emperyalist düzenek olma vasfını bütün istikametleri ve biçimleriyle ortaya koyması, baskı, dayatma, zulüm bağlamında hudut tanımaması istikametiyle ‘postmodern darbe’ olarak tanımlanması üzere özellikleriyle evvelki darbelerden farklıdır. 25 yıl evvel yapılan, insan hakları, niyet ve demokrasi tarihimizde bir kara leke olarak anılan/anılacak olan bu darbeyle, ülkenin maddi ve manevi kaynaklarının yok edilerek milletin dize getirilmesi amaçlanmış; hayatın her alanında, fakat kaba sömürgecilerin işgalinde yaşanacak zulüm ve baskı sistemi hükümran kılınmıştır. 28 Şubatçı ihanet şebekesi, asker, yargı, siyaset, medya, iş etrafları ve kimi kelamda sivil toplum kuruluşlarındaki iş birlikçileri ile bir dizi yasa dışı ve gayrimeşru uygulamayı zorbaca dayattılar. O gün milletimizin bin yıl boyunca tarihe ve jenerasyonlar uzunluğu ruhumuza kök salmış yerli ve ulusal kıymetlerine açıktan savaş açılmıştır. Millet iradesinin özgür seçimle iktidara getirdiği hükûmetin yürütme hakkı gasbedilmiş, demokrasi yara almış, fikir özgürlüğü ayaklar altına alınmış, iktisat çökertilmiş, banka kasaları boşaltılmış, hazine soyulmuş, milyonlarca insanımız inancından ve fikirlerinden dolayı fişlenmiş, taciz edilmiş, hakarete uğramış, sorgulanmış, yargılanmış, binlerce kişinin işine son verilmiş, özetle ülke ve millet her bakımdan mağdur edilmiştir. Darbenin, siyasal iktidarın ülkeyi her alanda düzlüğe çıkarmaya başladığı bir periyotta tezgâhlanması epey manidardır.
“Suça ortak olanları unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız”
Postmodern darbeyi yapanlar, epey aşağılık bir uygulamayla yargıyı, medyayı, siyaset ve sivil toplum kuruluşlarını silah üzere kullanmıştır. Brifinglere bakılırsa karar veren yargı, talimatla manşet atıp gündem belirleyen medya, kimi kelamda sendikalar da dâhil varoluş kaynak ve hedeflerine ihanet eden sivil toplum örgütleri, ulusal iradeye kurulan komplonun en büyük destekçisi ve cürüm ortakları olmuştur. Keyfî uygulamalarla, zorbalıklarla sürdürülen toplum mühendisliğinin ulusal pahalara düşmanlığının, başörtüsü yasağı ve eğitime operasyon üzerinden hâkim kılınmaya çalışılması düşündürücüdür. Bu münasebetle üniversitelerde başörtülü kızlar ikna odalarına alındı, turnikelerden geri çevrildi, eğitim hakları ellerinden alındı. Kur’an kursları, vakıfların faaliyeti yasaklandı. Sekiz yıllık kesintisiz mecburî eğitime geçildi. İmam hatiplere düşmanca haller alındı, katsayı uygulamasıyla bu okullarla birlikte meslek liselerinin önü kesildi. Sendika olarak, kendilerini milletin ve iradesinin üstünde nazarannleri, milletin tanklarını ‘demokrasiye balans ayarı’ çekmek için kullananları millet düşmanı ve emperyalist uşağı olarak kodladık. Postmodern darbeye, mevzuatına, uygulamalarına ve müktesebatına karşı her yerde gayret ettik. Bu uğraşın sivil toplum olmanın, emek çabası vermenin yüklediği doğal sorumluluklar olduğunu kabul ettik ve bu gerçeğin altını çizdik. O devirde ikna odaları kuranları, üniversite kapılarına turnike koyduranları, başörtülü kızlarımıza şiddet uygulayanları, cuntanın yanında ve buyruğunda hazır olda durup ulusal iradeye, demokrasiye ve hürriyete yönelik taciz kabahatlerine ortak olanları unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
“Verilen ziyanlar tazmin edilmelidir”
Bugünden geçmişe bakıldığında, ‘bin yıl süreceği’ savıyla millete namlu doğrultan cuntacıların milletin verdiği imkânları istismar ederek elde ettikleri kirli güç ve bu kirle inşa ettikleri kibir kuleleri; milletin ortaya koyduğu tartışmasız direnç ve Anadolu’yu medeniyet coğrafyasının umudu hâline getiren kadim şuurla şahsen millet tarafınca yerle yeksan edildi. Millet; hem sorumluluk tıpkı vakitte iradeyi ele aldı. daha sonrasında ise darbecilere ve vesayetçilere yargı eliyle yaptıklarının hesabını sordu. Vesayet düzeneği ve düzenlemeleri ortadan kaldırıldı, düzeneğin faillerinden 21’i müebbet mahpusla cezalandırıldı. Haksız yere ihraç edilenlerin, istifaya zorlananların nazaranve bir daha başlamalarına, açıkta geçen müddetleri çalışmış üzere sayılmalarına, başörtülü olarak vazife yapmalarına yönelik düzenlemeler yapıldı. Güne ve yarına dair problemler giderildi, ne var ki, geçmişteki kayıplar giderilmedi, vesayet periyodunun verdiği ziyanlar tazmin edilmedi. 28 Şubat’ın mağdurlarının haklarını tahkim, hukukunu tanzim ve ziyanlarını tazmin etme iradesi adaletin, inancın, izanın, ahlakın ve hukukun gereğidir. Bu irade, 28 Şubat’ın faillerini mahkûm etme iradesinden daha az değerli değildir. Adaletsizliği bitirecek, adaletin varlığını hissettirecek, vesayet mağdurlarının, 28 Şubat mazlumlarının hukukunu inşa edecek, haklarını ihya, prestijlerini iade, ziyanlarını tazmin edecek kararlar, kararnameler, kanunlar yürürlüğe koymak mazlum ve mağdurlara karşı borcumuz, tarihe ve geleceğe karşı ortak sorumluluğumuzdur.
Eğitim-Bir-Sen olarak, millet iradesini yok sayan her türlü teşebbüsü bir defa daha kınıyoruz. Ülkemizi dün 28 Şubat’ın yerli yabancı şer ortaklarına, onların karanlık emellerine asla teslim etmedik, bugün de yarın da teslim etmeyeceğiz.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
Ali Kaya iletisinde şu tabirlere yer verdi:
“Zulüm ve baskı sistemi hâkim kılındı”
Darbe, toplumları ve ülkeleri denetim altında tutmak için geliştirilen emperyalist bir düzenektir. 28 Şubat, emperyalist düzenek olma vasfını bütün istikametleri ve biçimleriyle ortaya koyması, baskı, dayatma, zulüm bağlamında hudut tanımaması istikametiyle ‘postmodern darbe’ olarak tanımlanması üzere özellikleriyle evvelki darbelerden farklıdır. 25 yıl evvel yapılan, insan hakları, niyet ve demokrasi tarihimizde bir kara leke olarak anılan/anılacak olan bu darbeyle, ülkenin maddi ve manevi kaynaklarının yok edilerek milletin dize getirilmesi amaçlanmış; hayatın her alanında, fakat kaba sömürgecilerin işgalinde yaşanacak zulüm ve baskı sistemi hükümran kılınmıştır. 28 Şubatçı ihanet şebekesi, asker, yargı, siyaset, medya, iş etrafları ve kimi kelamda sivil toplum kuruluşlarındaki iş birlikçileri ile bir dizi yasa dışı ve gayrimeşru uygulamayı zorbaca dayattılar. O gün milletimizin bin yıl boyunca tarihe ve jenerasyonlar uzunluğu ruhumuza kök salmış yerli ve ulusal kıymetlerine açıktan savaş açılmıştır. Millet iradesinin özgür seçimle iktidara getirdiği hükûmetin yürütme hakkı gasbedilmiş, demokrasi yara almış, fikir özgürlüğü ayaklar altına alınmış, iktisat çökertilmiş, banka kasaları boşaltılmış, hazine soyulmuş, milyonlarca insanımız inancından ve fikirlerinden dolayı fişlenmiş, taciz edilmiş, hakarete uğramış, sorgulanmış, yargılanmış, binlerce kişinin işine son verilmiş, özetle ülke ve millet her bakımdan mağdur edilmiştir. Darbenin, siyasal iktidarın ülkeyi her alanda düzlüğe çıkarmaya başladığı bir periyotta tezgâhlanması epey manidardır.
“Suça ortak olanları unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız”
Postmodern darbeyi yapanlar, epey aşağılık bir uygulamayla yargıyı, medyayı, siyaset ve sivil toplum kuruluşlarını silah üzere kullanmıştır. Brifinglere bakılırsa karar veren yargı, talimatla manşet atıp gündem belirleyen medya, kimi kelamda sendikalar da dâhil varoluş kaynak ve hedeflerine ihanet eden sivil toplum örgütleri, ulusal iradeye kurulan komplonun en büyük destekçisi ve cürüm ortakları olmuştur. Keyfî uygulamalarla, zorbalıklarla sürdürülen toplum mühendisliğinin ulusal pahalara düşmanlığının, başörtüsü yasağı ve eğitime operasyon üzerinden hâkim kılınmaya çalışılması düşündürücüdür. Bu münasebetle üniversitelerde başörtülü kızlar ikna odalarına alındı, turnikelerden geri çevrildi, eğitim hakları ellerinden alındı. Kur’an kursları, vakıfların faaliyeti yasaklandı. Sekiz yıllık kesintisiz mecburî eğitime geçildi. İmam hatiplere düşmanca haller alındı, katsayı uygulamasıyla bu okullarla birlikte meslek liselerinin önü kesildi. Sendika olarak, kendilerini milletin ve iradesinin üstünde nazarannleri, milletin tanklarını ‘demokrasiye balans ayarı’ çekmek için kullananları millet düşmanı ve emperyalist uşağı olarak kodladık. Postmodern darbeye, mevzuatına, uygulamalarına ve müktesebatına karşı her yerde gayret ettik. Bu uğraşın sivil toplum olmanın, emek çabası vermenin yüklediği doğal sorumluluklar olduğunu kabul ettik ve bu gerçeğin altını çizdik. O devirde ikna odaları kuranları, üniversite kapılarına turnike koyduranları, başörtülü kızlarımıza şiddet uygulayanları, cuntanın yanında ve buyruğunda hazır olda durup ulusal iradeye, demokrasiye ve hürriyete yönelik taciz kabahatlerine ortak olanları unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
“Verilen ziyanlar tazmin edilmelidir”
Bugünden geçmişe bakıldığında, ‘bin yıl süreceği’ savıyla millete namlu doğrultan cuntacıların milletin verdiği imkânları istismar ederek elde ettikleri kirli güç ve bu kirle inşa ettikleri kibir kuleleri; milletin ortaya koyduğu tartışmasız direnç ve Anadolu’yu medeniyet coğrafyasının umudu hâline getiren kadim şuurla şahsen millet tarafınca yerle yeksan edildi. Millet; hem sorumluluk tıpkı vakitte iradeyi ele aldı. daha sonrasında ise darbecilere ve vesayetçilere yargı eliyle yaptıklarının hesabını sordu. Vesayet düzeneği ve düzenlemeleri ortadan kaldırıldı, düzeneğin faillerinden 21’i müebbet mahpusla cezalandırıldı. Haksız yere ihraç edilenlerin, istifaya zorlananların nazaranve bir daha başlamalarına, açıkta geçen müddetleri çalışmış üzere sayılmalarına, başörtülü olarak vazife yapmalarına yönelik düzenlemeler yapıldı. Güne ve yarına dair problemler giderildi, ne var ki, geçmişteki kayıplar giderilmedi, vesayet periyodunun verdiği ziyanlar tazmin edilmedi. 28 Şubat’ın mağdurlarının haklarını tahkim, hukukunu tanzim ve ziyanlarını tazmin etme iradesi adaletin, inancın, izanın, ahlakın ve hukukun gereğidir. Bu irade, 28 Şubat’ın faillerini mahkûm etme iradesinden daha az değerli değildir. Adaletsizliği bitirecek, adaletin varlığını hissettirecek, vesayet mağdurlarının, 28 Şubat mazlumlarının hukukunu inşa edecek, haklarını ihya, prestijlerini iade, ziyanlarını tazmin edecek kararlar, kararnameler, kanunlar yürürlüğe koymak mazlum ve mağdurlara karşı borcumuz, tarihe ve geleceğe karşı ortak sorumluluğumuzdur.
Eğitim-Bir-Sen olarak, millet iradesini yok sayan her türlü teşebbüsü bir defa daha kınıyoruz. Ülkemizi dün 28 Şubat’ın yerli yabancı şer ortaklarına, onların karanlık emellerine asla teslim etmedik, bugün de yarın da teslim etmeyeceğiz.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı